•     22 Kasım 2024

Ümit Özdağ Faktörü Son Anda Neleri Değiştirdi?

Muhalefet, cumhurbaşkanı seçiminin 28 Mayıs’taki ikinci turundan sadece birkaç gün önce, Erdoğan ve partisi AKP’nin kriz, yolsuzluk ve yoksulluk üreten otoriter iktidarına karşı, Türkiye tarihinin en geniş ve çeşitliliği en zengin seçim ittifakını oluşturmayı başardı.
Önce çarşamba günü Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ikinci turda Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldıklarını açıkladı.
Lakin bu destek bir siyasi tavizin neticesinde geldi.
Özdağ ve Kılıçdaroğlu arasında imzalanan mutabakatın dördüncü maddesinde, kayyum uygulamasına devam edileceği ancak bunun sadece yargı kararıyla mümkün olacağı yazıyordu.
İçişleri bakanının keyfi kararları yerine hukuk yoluyla da olsa kayyum uygulamasının süreceğinin vurgulanması, Millet İttifakı’nın 30 Ocak’ta açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde yazanlarla taban tabana zıttı. Orada özetle, “Kayyum uygulamasına son vereceğiz, görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine gelecek kişinin belediye meclisi tarafından seçilmesini sağlayacağız” denilmişti.
Özdağ ve Kılıçdaroğlu arasında imzalanan mutabakatta ise terörle bağlantılı oldukları gerekçesiyle yargı tarafından görevden alınan mahalli idare yöneticilerinin yerine devlet görevlilerinin yani kayyumların atanacağından bahsediliyordu.
Bu gelişme YSP-HDP çevresinde tepkiyle karşılandı...

Özdağ çatlak oluşturmadı
Buna rağmen, YSP-HDP ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu destekleme yönündeki tutumunu değiştirmedi.
Özdağ-Kılıçdaroğlu mutabakatının imzalanmasından bir gün sonra, geçen perşembe kararlarını açıklayan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın şu sözleri, tutumlarını neden değiştirmediklerinin veciz ifadesiydi:
“14 Mayıs seçimlerinde demokratik değişim güçlü bir şekilde sahiplenilmiştir. Bugünkü sistem karşısında birleşen oy daha çok özgürlük, demokrasi içindir. (...) Erdoğan bizler açısından bir seçenek değildir.”
Türkiye tarihinin en geniş ve çeşitliliği en zengin seçim ittifakı, oluşumunu iki gelişmeye borçlu:
Birincisi Ümit Özdağ’ın malum mutabakat zemininde Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye karar vermesidir.
İkincisi ve birincisi kadar önemlisi, YSP-HDP’nin, Kılıçdaroğlu’na destek kararını bu mutabakata rağmen yeniden, hem de eskisinden daha güçlü bir biçimde teyit etmesidir.

Anti-Erdoğanizmin en geniş hali
28 Mayıs’ta Erdoğanizmin iktidarına son vermek için Kılıçdaroğlu’nu desteklemekte ortaklaşan seçim ittifakının bir ucunda Ümit Özdağ ve Zafer Partisi var, diğer ucunda da YSP-HDP. Sonra soldan sağa, başta TİP ve diğer sosyalist partiler, CHP, İslamcı nitelemesi dışında tarifi mümkün olmayan Saadet Partisi, AKP kökenli Gelecek ve DEVA partileri, küçük merkez sağ partisi DP, merkez sağ yönelimli ama MHP kökenli İYİ Parti var.
Ümit Özdağ faktörü, 28 Mayıs’taki ikinci turu kendine özgü dinamikleri, değişkenleri ve bilinmeyenleriyle birlikte yeni bir seçime dönüştürüyor.

Ümit Özdağ’ın seçmendeki karşılığı
Şu husus akılların bir köşesinde hep durmalı:
Ümit Özdağ, Ümit Özdağ’dan ibaret değildir.
Özdağ’ın şahsında temsil edilenin ne olduğunu anlamak için bir ipucu, Kılıçdaroğlu’na desteğini açıkladığı günün akşamı Sözcü TV’de söyledikleridir:
“Ümit Özdağ’ın olduğu yerde kimse terörden bahsedemez. Bir gün Gülen ile fotoğrafımı görürseniz, Gülen Türk devletine biat ediyordur. Türkiye Cumhuriyeti devleti de bunu bilir. Bütün hayatımı terörle mücadele konusunda geçirdim. Bunun şahitlerinin hepsi, genelkurmay başkanları, MİT müsteşarları hala hayattalar.”
Özdağ’ın yukarıdaki paragrafta aktardığım düşüncelerini bir kere söylemekle yetinmeyerek bunu bir söyleme dönüştürdüğünün de altını çizelim.

Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’yla fotoğrafı
Özdağ’ın siyasi müdahalesi dört nedenden dolayı ikinci turda kullanılacak milliyetçi oyların kayda değer bir bölümünü Kılıçdaroğlu’na yöneltme ve böylece sonuç üzerinde çok etkili olma potansiyelini haizdir.
Birinci neden yukarıdaki paragrafta yer alıyor ama üstü örtülü.
Diyor ki Özdağ; “benim biriyle fotoğrafımı görürseniz bilin ki o Türk devletine biat etmiştir”.
İşte 24 Mayıs, Özdağ’ın Kılıçdaroğlu ile fotoğrafının görüldüğü gündür.
Bu ne demek?
Kılıçdaroğlu, iktidarın en tepesi, trolleri ve medyası tarafından Gülen kadar olmasa da şeytanlaştırılıp düşmanlaştırılmış bir siyasi figür ve çok geniş bir milliyetçi kamuoyu bu kara propagandaların tesiri altında.
Özdağ, Kılıçdaroğlu ile yan yana durarak fotoğraf veriyor ve onun doğruluğuna kefil oluyor. Bu çok önemli.
İkinci neden de yukarıdaki alıntıda.
“Benim olduğum yerde kimse terörden bahsedemez” demek, “ben Kılıçdaroğlu’nu destekliyor ve onun yanında duruyorsam, bu, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının terörle iltisaklı olduğu iddiası koskoca bir yalandan ibarettir” demektir. Özdağ’ın varlığı, iktidarın montajlı videolarla pompaladığı bir kara propagandayı nötralize ediyor.
Üçüncüsü, Özdağ güvenlik bürokrasisinin yaşayan tüm üst düzey mensuplarını kendisine kefil göstererek, 28 Mayıs denkleminde neyi temsil ettiğini söylemiş oluyor. Özdağ bu denkleme, ülkenin genel gidişatından devletin bekası adına derin kaygı duyan bir “yönetici kesim”in aklını temsilen dahil olmuştur.
Özdağ, “Türk devleti”ni siyasal İslamcı sapmanın sürüklediği yoldan tarihteki akışına geri döndürmek isteyen bir “Türk bürokrasisi”nin siyasetteki aktörüdür.
Bu gerçeğin iyi anlaşılması milliyetçi kamuoyunun siyasi davranışını muhalefetten yana etkileyebilir.
Nihayet dördüncüsü ve seçim sonucuna etkisi bakımından en önemlisi, Türkiye’nin Suriyeli ve Afgan sığınmacılar krizi...
Zafer Partisi’nin tek gündemi Suriyelilerin gönderilmesi olan bir kampanya teşekkülü olarak ortaya çıkışı, yeterli desteği arkasına topladıktan sonra zamanı ve yeri geldiğinde siyasi süreçlere müdahil olmak maksadını taşıyordu.
İşte o zamanda ve o yerdeyiz.
Özdağ, yeni iktidarın İçişleri Bakanı olmak istediğini de yayarak iddiasının gücünü ve ikna ediciliğini seçmen nezdinde tahkim ediyor.

Demokratik değişim ve otoriter çöküş arasında...
Neticede Özdağ-Kılıçdaroğlu mutabakatı ve akabinde bunun YSP-HDP’nin tavrında bir değişikliğe neden olmaması, muhalefetin 14 Mayıs’ta uğradığı psikolojik üstünlük ve moral kaybını büyük ölçüde telafi etmiştir. Bunun da seçime katılma oranlarına olumlu olarak yansıması beklenir.
Özdağ faktörünün Kılıçdaroğlu’ndan yana etkisi dört seçmen grubu üzerinde şu şekillerde görülebilir:
Birincisi, 14 Mayıs’ta oy kullananların yeniden sandığa gitme iştahını artırabilir.
İkincisi, Ata İttifakı seçmeninin sonuca etki edecek çoğunluğunu ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeye yöneltebilir.
Üçüncüsü, birinci turda sandığa gitmeyenlerin şimdi oy vermeye ikna olmasına yardımcı olabilir.
Dördüncüsü, Cumhur İttifakı’nın MHP’li tabanından oy devşirilmesini sağlayabilir.

Haydi sandığa!
Türkiye’nin başta ekonomi olmak üzere bütün sorunlarının çözümü için ön koşul, artık çözümlerin karşısında bir tıkaç vazifesi gören Erdoğan iktidarının değiştirilmesidir.
Erdoğan iktidarı değişimin önünde bir engel olarak durduğu içindir ki bugün Türkiye’de en güçlü ve en birleştirici siyasi akım anti-Erdoğanizm olmuştur.
Türkiye’de korkulması gereken değişim değildir, sorunları çözemeyenlerin siyasal değişim yolunu tıkamalarıdır.
Değişimin yolunu açmanın en yakındaki çaresi, 28 Mayıs’ta sandığa gitmek ve ülkenin otoriterlik çıkmazındaki çöküş tehlikesini bertaraf edecek bir demokratik değişim için oy kullanmaktır.